Yanlış mı duydum, biri bana hocam mı diyor? Hocam sözünü duyunca aklıma elinde cetvel, okul kapısında bekleyen kelermiş Selim Hocam geliyor, ortaokuldaki müdür yardımcımız esirgemezdi de cetveli popolardan! Bense, kotlu, taranmamış saçlı, anorak montlu bir şişman imajı çiziyorum, otorite sıfır, işte bu anda "yakalanıyorum".
Öğrenci de benimle aynı fikirde olmalı: "Yakaladım sizi hocam, nereye böyle?" Sana ne be, hem ben senin nereden hocan oluyorum benden altı üstü 5 yaş küçüksün triplerine giriyorum, elbette içimden. Beni baştan aşağı süzüyor, suratında beğenmeyen bir ifade, daha çok ekşi yoğurt yemiş gibi: "Hastasınız galiba..." Birkaç yaş büyük göstermek için yaptığım koyu makyaj olmayınca daha çok hasta gibi görünüyormuşum meğer, veya benim suratım da nasıl düştüyse, iyi niyetli delikanlı böyle bir soru yöneltiyor. Evet, diyorum, biraz hastayım, sen nasılsın? Sesim de ders anlatma diksiyonu ve tonuna bürünmüş halde! Yaş olmuş 32 o an.
Sahi ne zaman bu kılığa büründüm ben? Nicedir aklımda bu soru. Gerçekten olgun bir öğretmen edasında olmak içimden mi geliyor, yoksa rol mü kesiyorum? Bu ince çizgide kimbilir nerede duruyorum... Kırmızı pantolonumu Cuma günleri giyiyorum, ve öğrenci görürsem yolumu değiştiriyorum. Klasik pantalon ve ceket giyip, ayaklarıma spor ayakkabı geçiriyorum, koca vücudu topukların üzerinde taşımaktan ziyade, o büyük kılığa bürünmek zor geliyor; kabullenmesi zor yani. Derken aklıma şu video geliyor:
Sığamıyorum, bünye büyük.1
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder