Follow this blog with bloglovin

Follow on Bloglovin

12 Şubat 2013 Salı

Cambridge'li Kedi Benim Kedim

İngilizce öğretiyorum, ama öyle aksana önem veren biri olmadım hiç... Üniversite yıllarında da yurt dışına gidip geldikten sonra sunum yaparken Amerikan aksanıyla konuşmak için müthiş çabalar gösteren arkadaşlarıma güldüğüm için midir, yoksa oldum olası özentilikten nefret ettiğimden midir, hatta beceriksizliğimden midir bilmem. Bir düşüncem de şu oldu hep; elin İspanyolu İngilizceyi şakır şakır konuşurken gayet de rahat bir şekilde "Yeşş. Ay vud hayk a pişa" diyorsa, bizim "Yes. Ay vuldlayk e pizza" dememiz çok da tuhaf kaçmaz (!).
İşin şakası, abartısı bir yana, bir dil öğretmek mesleğim haline geldiğinde bir an bocaladım. Bölümümdeki bahsettiğim arkadaşlardan dolayı az çok Amerikan aksanı çakabiliyordum da, kullandığım ders kitaplarındaki işitsel kaynaklar hep İngiliz aksanlıydı ve ister istemez öğrenciler aradaki farka takılıyordu. Bir gün, bu farkı yenmeye çok pis kafayı takıp, sonrasında herşeyi çakma İngiliz tonlamasında söyler duruma getirdim kendimi! Tabi ki, kedimin de eski bir İngiliz leydisi olması durumu güçlendirdi. Sahi, kedimle İngilizce konuştuğumu, daha doğrusu konuşmak zorunda olduğumu, hanfendinin de öyle her aksanı değil, yalnızca İngiliz tonlamasını anladığından hiç söz etmiş miydim acaba! Durum tam da bu. Kedimin eski sahibi bir İngilizdi. Bütün komutları, sevgi gösterilerini öyle yaptığı için, "Pinky, kam hiyaaa!" demedikçe getirtemiyorsun hatunu yanına. Sahibi gibi havalı olmalı kendisi (!).
Aksana takılı olmadığım zamanlarda bile bana itici gelen İngiliz tonlaması iyice yapıştı dilime. Hem tiple de uyuşmuyor yani, bir Amerikan aksanı olsa, ben zaten Türk-Amerikanım, veya Hispaniklerle takılıyorum diye bir imaj çizebilirsin. Ama kara gözüm kara kaşımla Ronald Weasley aksanına geçince pek de normal durmuyor. Geçen günlerde kedimle beni izleyen komşu teyzelerden birkaç kere cıklama sesi duydum. E haklı kadın! Sen kalk sabah pijamanla, daha kötüsü pijamanın altında çizmenle bakkala ekmek almaya git, arada bir ağzından Angara ağızlı konuşmalar çıksın, sonra köşe başında kedinin birine İngilizce parçala. Benim miniğim de nasıl bir mağrursa, sanki Cambridge'nin maskotu yağ torbası! Yarın ilk iş, beni kedimle konuşurken yakalayan komşu teyzeye "Fenkyu" diyeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder